Merhaba değerli kafkadil.com okurları,
bugünkü yazımızda bize ilginç gelen ve sonunda sizlerin de yorumlarını beklediğimiz bir konuya yer vereceğiz. Başıktan da anlaşıldığı gibi, pratik zekamız acaba gerçekten konuştuğumuz dilden mi geliyor? Bu konu hakkında birkaç satır yazacağız.
Sanırım biz Türklerin sahip olduğu pratik zeka, tüm Dünya tarafından koşulsuz kabul edilmektedir. Bana göre bu pratik zekamız genlerimizde değil de her gün konuştuğumuz Türkçe ile alakalı. Öncelikle birkaç fotoğraf ile pratik zekamızı kanıtlayalım.
Sanırım bu görselleri sayısızca artırabiliriz. Ancak bu kadarı bile bizim için yeterli. Peki fasülyenin faydalarına gelecek olursak, nasıl oluyor da bu “icat”ların dilimizle bir alakası olabiliyor? Her zaman yaptığımız gibi kıyaslama metoduyla bunu açıklamaya çalışacağım. Benim tezime göre pratik zekamız dilimizden geliyor. Çünkü bildiğiniz üzere biz, işerli hızlıca yapan ve sonuç odaklı bir milletiz. Bunu pek tabii Sultan Alparslan’ın Malazgirt Zaferinde ya da tarih boyunca tekerrür eden birçok durumda gördük. Ben, sen, o; biz, siz, onlar. Almanca’da ise: Ich, du, er, sie, es; wir, Ihr, sie, Sie. Yani aslına bakılacak olursa, insanlara değer hat safhada. Peki Almanlar iş harekete gelince nasıl davranıyor?
Daha önceki yazılarımızda da bahsettiğimiz gibi, aslında Almanca’da birçok fiil vardır. Örneğin, birisini bir yerden almak için ab|holen, bir yerden bir şey satın almak için kaufen fiilerini kullanırlar. Ancak Türkçe’de birisi size “Nasıl aldın?” Diye soracak olursa, vereceğiniz cevap çok basittir: “Neyi?” Muhtemel cevaplar sanırım şunlar olacaktır: “Kredi kartıyla aldım.”, “Gar uzak olduğu için arabayla aldım.”, “İyi aldım baba! 95 gibi.” bunun gibi örnekleri sonsuza kadar uzatabiliriz. İlk düşündüğümde aklıma gelenlerden sadece bir tanesiydi “almak” fiili.
Bunun konumuzla alakası şu, bu soru sorulduğu zaman ister istemez tüm durumları defalarca beynimizin içinde değerlendiriyoruz. Hele bir de aynı gün hem bir ayakkabı alıp hem de halamızı hava limanından almışsak. İşte bu hızlı düşünme yeteneğimiz bize olan sadakatini günlük hayatta da kaybetmiyor. En zorlu işlerden, kıvrak ve kolay bir şekilde kurtulmamıza olanak sağlıyor. Ancak kabul etmeliyiz ki dilimiz biraz kaba. Bunu anlamanın en kolay yolu ise bahsetmiş olduğumuz kişi zamirleri. Ya da affınıza sığınarak söylüyorum ki, sahip olduğumuz argo kelimelerin fazlalığı.
Yapılması gerek ise atak dilimiz Türkçe ile insana gerçekten değer veren Almanca’yı birleştirmek. Böylece hem atak bir şekilde düşünebilir hem de saygımızı hiç bozmadan Dünya’ya kendimizi -Atalarımızın zamanında yaptığı gibi- kabul ettirebiliriz. Hiçbir şey için geç değil. Sadece şunu unutmayın: “Yarın, hayatınızın geri kalanının ilk günü. Ya bu ilk günde bir adım atarsınız ya da hep yarınları beklersiniz.” Sağlığınız için duacıyız. Okuduğunuz için teşekkür ederiz. kafkadil.com
Comments