1373692840408294
top of page
Online Almanca Kursu
  • Siyah Instagram Simge
  • Facebook
  • Siyah YouTube Simgesi

Türkiye'de Sağlık Personelinin Son Durumu;

  • Yazarın fotoğrafı: Aydın TEMİZ
    Aydın TEMİZ
  • 4 Eyl
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 4 Eyl


Almanya’da Hemşire Olmak: Düşündüren Gerçekler


Bir Kafka Dil Kursu Perspektifi


Sağlık Çalışanlarının Durumu Üzerine


"Son Hemşire istifa ettiğinde,

Son ATT özele geçtiğinde,

Son Doktor yurt dışına gittiğinde


Çomar Adam, sağlık personelinin dövülebilen bir şey olmadığını anlayacak!"

— Bir Türk Atasözü


Geçenlerde Twitter'da dolaşırken bir doktor bey paylaşmıştı bu yazıyı. Oradan aynen alıntı yaptım. Sanırım ülkemizdeki sağlık sektörünü tamamen özetlemiş. İşin kötü tarafı bunu bir doktorumuzun paylaşmış olması. Bir doktorun yetişip meyve vermesi için, bir devletin o insana en az 30 yıl yatırım yapması gerekiyor. Tam meyve toplamaya başlayacakken nasıl oluyorsa toplumumuz birden ağacı taşlamaya başlıyor. "Meyve veren ağaç taşlanır" sözünü sanırım uygulamaya çok hızlı başlıyoruz.


Oysaki o meyveler rahat bir şekilde de toplanabilir; dallarına dokunarak, incitmeden, kırmadan... Ama insanımız bu eğitim düzeyiyle bunu anlayacak kapasitede değil sanırım. Bu yüzden her gün haberlerde bir hastanede şiddet yaşanıyor, bir doktor dövülüyor, bir hemşire tartaklanıyor, bir paramedik gittiği vakada hasta yakınları tarafından darp ediliyor. Toplumumuzun oturup bir düşünmesi gerekiyor: "Neden bir doktorumuzu bu paylaşımı yapmak zorunda bırakıyoruz?"


Neden Sağlık Çalışanları Yurtdışını Tercih Ediyor?


Ya da neden 8-10 bin doktorumuz Almanca kurslarında, ya da neden bütün hemşirelerimiz devlet memurluğundan istifa edip yurtdışında çalışmayı düşünüyor, bunu neden göze alabiliyor?

4 yıl eğitim almış, lisansını tamamlamış, devlet memuru olmuş bir hemşire neden bir maceraya atılır? Yabancı bir memleket, yabancı bir kültür, aileden uzak, vatanından uzak bu yerlerde çalışmayı neden göze alır acaba?


İşim gereği yıllardır sağlıkçı, hemşire ve doktorlar ile çalışmaktayım. Bu soruların cevabını inanın ki her gün saatlerce dinliyorum. Yeter ki konuyu aç, herkes bin bir dert yüklü; yarayı deşmeye gör, gerisi akıp geliyor zaten.


Her türlü rahatsızlık mevcut:


Yoğun çalışma saatlerinden,


Hastaların davranışlarından,


Emeği karşılamayan düşük maaşlardan,


Gelecek kaygısından,


Sömürülmekten,


Adaletsizlikten...


Ve daha nice nedenlerden rahatsız sağlıkçılarımız. Bir ülkenin can damarları, görevi yaşatmak olan insanlar, yaşayamamaktan şikayetçiler. Haklılar...


Beyin Göçünün Kaçınılmazlığı


Sonuç olarak ülkemizin değerleri, çok değerli beyinleri, genç iş gücü, yetişmiş kalifiye elemanları tam okul bitti, hayatımızı yoluna koyalım derken bir de bakıyorlar ki;


Tıp öğrencisi TUS mu yoksa Almanca mı diye,


Hemşireler devlet memurluğu mu yoksa Almanya mı,


Lise mezunları ise vatan mı yoksa gurbet mi diye düşünmeye başlamışlar...


"Coğrafya kaderdir" demiş İbn-i Haldun. Buna ek olarak diyorum ki; eğer kaderini değiştirmek istiyorsan coğrafyanı değiştireceksin. Hiç kimse bize verilen şu kısacık ömrü daha güzel, huzurlu yaşamak varken sıkıntılar içinde cedelleşerek geçirmek istemez ve sağlıkçılarımız da bunu deniyorlar.


Bir nebze insan gibi yaşayacağımız bir yer var mıdır diye bir arayış içindeler. Geleceklerini düşünmeleri, çocuklarını ve onların eğitimlerini ve geleceklerini de düşünmek zorundalar. Bu yüzden bütün sağlık personelimiz çığ gibi ülkeden ayrılmanın yollarını arıyorlar. Bunun için de ilk iş olarak 1 yıllık bir Almanca eğitimi ile uğraşıyorlar.


Kafka Dil Kursu’ndan Gözlemler


Neredeyse her gün en az 100 tane hemşire, doktor ya da sağlıkçıyla telefon görüşmesi yapıyorum. İnsanlara bir yol, bir çıkış noktası vermeye çalışıyorum. Ne yapmaları gerektiğini ayrıntılı bir şekilde anlatmaya çalışıyorum.


Bazen günümün yarısı telefonda geçiyor inanın... Her ders sonunda telefonumda en az 15 cevapsız arama oluyor. Durumun vahameti çok daha büyük aslında ama anlatmanın şimdilik doğru olduğunu düşünmüyorum.


Sadece üzülmekle yetiniyorum, ama diğer taraftan da her giden hemşiremizin hayat yoluna bir virgül, bir imza bırakmış olduğum için de seviniyorum. Onların sevinçlerini görmek, bir şeyi başarmalarına vesile olmak bizi ayrıca mutlu ediyor.


Gelecekten Beklentiler


Sanırım bu durum bir süre daha böyle devam edecek; hemşire ve doktorlarımız Almanca kurslarında plansız programsız devam edecekler. Turist rehberleri ya da "Almancı" arkadaşlarımız Almanca öğretiyorum diye sağlıkçıların zaten az olan motivasyonunu dibe indirecek.


Ama azmeden, çabalayan, uğraşan birkaç sağlıkçı kendini Almanya'ya, yani kurtarılmış bölgeye atabileceklerdir.


Not:


Gelecek yazımda Almanca nasıl öğrenilir, nasıl bir kurs alınmalı, zaman kaybına uğramamak ve seri şekilde devam etmek için neler yapılmalı; bunları anlatmaya çalışacağım.


— Aydın Temiz


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page